Amatör Göçmenin Tecrübe Torbası

İngiltere’de Çalışmak vs Türkiye´de Çalışmak

İngiltere’de çalışmak, henüz göç planları yaptığım zamanlarda hazırladığım, sonu soru işaretleriyle biten söz öbeklerinden oluşan listenin beni en çok düşündüren noktasıydı. Her ne kadar Türkiye’de ki çalışma şartlarım şahane olmasa da, mevcut pozisyonuma ulaşana kadar bir hayli yardırdığım iş yerimi, “Burada benden başka erkek var mı lan?” diye bağıra bağıra gezindiğim çelikhanelerimi, haddehanelerimi, arkadaşlarımı bırakıp, kendimi yeniden, üniversite sonrasında olduğu gibi, Maslow piramidinin tabanını yalarken bulacak olmak beni korkutuyordu.

So what do you think about the job? Is it shit?

Ashley (Bir finans müdürü)

Türkiye’de çalışmak ile İngiltere’de çalışmak kıyasına girmeden önce, Türkiye´de biri çok küçük, biri küçük orta, biride ülkenin en büyük ilk on şirketinde olmak üzere üç farklı ölçekli firmada tecrübem olduğunu söyleyeyim. Bu yağmurlu ülkede geçirdiğim iki sene, çalıştığım iki iş yeri, İngiltere´de çalışma hayatı hakkında genel geçer bilgiler vermeme tabi ki yetmez, o yüzden asıl kıyas noktam kendi tecrübelerimden ibaret. Sizin elde edeceğiniz tecrübenin benimkinden çok farklı olabileceğini unutmayın.

Şunu da söylemem gerekir başlamadan önce. Ben her şirketin sahip olmak isteyeceği orta düzey bir yöneticiydim! Her ne kadar dünyanın en büyük armatörlerinden birinin kırk bin tonluk kuru yük gemisini yakmak, yıl sonu stok raporunu binlerce ton eksik çıkarmak gibi küçük detaylar kariyerimde var olsalar da, bir şekilde başarılıydım yaptığım işte. Yanlış raporu bir şekilde örtbas etsek bile yanan geminin gazetelere çıkmasına engel olamamıştık. İleride bir şirket açmak isterseniz, gözünüz arkada kalmadan şirketi bana emanet edebilirsiniz.

Çalışma Süresi

Baştan söylemem gerekli, eğer Türkiye’de 3-5 senelik iş tecrübeniz var ise, İngiltere’de çalışmak size kolay ve stressiz gelecektir. Türkiye´de ki iş yerimde günlük on saat, cumartesi günleri de yarım gün çalışmaktaydım. Ancak gerçekten çalıştığım süre günde dört saati geçmezdi, yine de eve yorgun gelirdim. İngiltere’de ise günlük çalışma süresi 7.5 saat ve neredeyse tamamında çalışıyorum ancak eve döndüğümde yorgun hissetmiyorum. Sanırım bunun sebebi çalışanlara sunulan stressiz iş ortamından başka bir şey değil.

Gerçekten anlamıyorum, cumartesi günleri neden çalışılır, günde on saat neden çalışılır, bu şekilde çalışan adamdan nasıl bir verim beklenir?

Gördüğüm kadarıyla burada herkesin haftada iki gün izni var. Çoğu firma hafta sonu tatil, hafta sonları çalışan firmalar ise çalışanlarına yine iki gün izin veriyorlar. Bizim kasabada ki balıkçı bile haftada iki gün kapalı.

Yöneticiler

Türkiye’de çalıştığım dönemde en can sıkan nokta yönetici tavırlarıydı. Umarım herkes böyle değildir ancak benim çalıştığım yöneticiler, çevremden duyduklarım hep bir ego balonuydu. İngiltere’de ki iki yıllık tecrübemde ise yöneticilerin sizin işinizi kolaylaştırmak, sorunlarınızı çözmek için var olduğunu gözlemledim. Bir toplantı sırasında henüz üç aylık deneme sürem dolmadan yöneticiye karşı bir fikir ürettim ve benim fikrim kabul gördü. Toplantı sonrasında ise yöneticinin hal tavırlarında bir değişiklik olmadı, aksine mutlu bile oldu.

Yeni işimin ilk ayında IT ile ilgili bir toplantıya davet edildim. Toplantıyı düzenleyen adam mahcup bir şekilde bir süredir mevcut olan sistemsel yavaşlama için özürler diledi. Böyle sorunları çözmek istediğini, üzgün olduğunu, işimizi kolaylaştırmak için her türlü yardıma hazır olduğunu on beş dakika boyunca anlattı. Toplantıda adamı pek sallamamıştım ama adam şirketin CFO´su çıktı.

Türkiye´de ki yukarıda bahsettiğim orta büyüklükteki şirketin sahibi ise elinden geldiği takdirde çalışanlarını pazar günleri de çalıştıracağını söylemekten geri kalmazdı. Haliyle arkasını döndüğü anda kimse çalışmazdı. Ülkemin en büyük firmalarından biri olan son iş yerimin departman müdürünün bana yolladığı son e-postayı yazıyorum ki durumu anlayın: “2005!!! sorunlu kamyon…???,?!__???..”. Kafasına yağmurlu günde kuş sıçar inşallah.

Toplantılar

İngiltere’de çalışmak konusunda benim en çok hoşuma giden noktalardan birisi ise düzenli yapılan toplantılar. Neredeyse iki günde bir toplantı yapılıyor ve potansiyel sorunlar hakkında konuşulup beyin fırtınası yapılıyor. Aslına bakarsanız Beyin Fırtınası (Brain Storm) bana her daim oynanan kurumsal komedinin bir parçası olarak gelmiştir. Ancak burada ki toplantılarda herkesin fikirleri dinleniyor. Yani toplantılar yöneticinin şahane olduğunu düşündüğü bir fikirle gelip çalışanlara ne yapacaklarını anlattığı bir buluşma değil.

Türkiye’de ki altı yıllık iş tecrübemde ise toplantı hiç yapılmadı. Ara sıra müdür arayıp ne yapacağımızı söylerdi.

Şirketlerin Çalışanları Memnun Etme Çabası

Belki de benim için çalışma şartları konusunda Türkiye ile İngiltere karşılaştırmasının en önemli maddesi bu. İngiltere’de ki ilk işim olan küçük çaplı şirket bile çalışanlarını mutlu etmek için imkânları el verdiğince bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Şu an çalıştığım firmada ki ilk günümde resepsiyon görevlisi yanıma gelip düzenli içmekten hoşlandığım çay, kahve markası olup olmadığını, var ise benim için her gün sipariş verebileceklerini söyledi. Ayrıca yemekten hoşlandığım bir meyve var ise, iki günde bir şirkete gelen meyve kutularına eklenebileceğini söylediler. Bunun gibi küçük örnekler insanda çalıştığı şirkete bağlılığı gerçekten arttırıyor ve sonunda kazanan yine şirket oluyor.

İngiltere’de çalışmak
İngiltere´de ki ilk ofisim.

Çalıştığım 4 aylık sürede 4 kere bar kiralandı ve çalışanlar olarak bedava yedik içtik. Ayrıca her sene bir şehirde otel kiralanıyor ve dünyanın her yerinden çalışanlar perşembe ve cuma gecelerini otelde geçiriyorlar. Bunun şirkete maliyeti yaklaşık yarım milyon pound. Sırf çalışanlar birbirleriyle vakit geçirip birbirlerini tanısınlar diye böyle bir meblağa harcanıyor. İki gün boyunca çeşitli eğitimler, aktiviteler yapılıyor, akşam olunca da sabaha kadar içiliyor. Türkiye’de böyle bir şey duymadım.

Türkiye´de ki iş yerimde ise ramazanda erzak kutusu ve ramazan bayramlarında 150 TL’lik alışveriş çeki verilirdi.

Şirket içi Ayrımcılık

Türkiye´de görüp duyduğum hemen hemen her şirkette yöneticilerin kendilerine özel odaları var. Bu bir bakıma yöneticinin çalışanlardan üstün olduğunu söylemeden anlatan bir durum. Burada ki şirketlerin çoğunda, ülkemizde de yavaş yavaş ortaya çıkan açık ofisler mevcut. Çalıştığım milyar dolar değerinde ki şirketin sahibinin bile odası yok. Adam bulduğu masaya çöküyor.

Yöneticilerinizle herhangi bir problem yaşadığınızda ise direkt olarak insan kaynakları ile iletişime geçebilirsiniz. Eğer haklıysanız muhakkak destek göreceğinize eminim. Tabi ki her yöneticinin favori çalışanları var fakat performans değerlendirilmelerinde kişiden bağımsız, adil bir sistem var.

İş Bulma İmkanı

Türkiye’de pek çoğumuzun yakındığı konular, işsizlik ve iş yerlerine girişte ki adam kayırmadır herhalde. İngiltere’de bu durum yok diyemem ancak benim gibi sıradan bir üniversitenin, sıradan bir bölümünden mezun olan birinin, daha önce hiç tecrübesinin olmadığı finans konusunda, dünyanın en büyük firmalarından birinde çalışmaya başlaması İngiltere´de adam kayırmanın oldukça az olduğunu kanıtlar bence.

İş bulma imkanlarının fazlalığının bence en önemli yanı (bakın burası çokomelli!) insanların gerçekten yapmak istedikleri işlere erişimlerinin olmasıdır. Çalıştığınız iş yerinde mutlu değilseniz iş ararsınız ya da her zaman yapmak isteyip fırsat bulamadığınız bir iş varsa, İngiltere´de bunu deneyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken iş mülakatlarında kendinizi inandırıcı bir şekilde anlatabilmeniz.

Türkiye´de iş bulma imkanlarının kısıtlı oluşu insanları sevmedikleri işlerde çalışmaya yönlendiriyor. Bunun üzerine işsiz kalma korkusu da binince sokaklar mutsuz insanlarla doluyor ve hayat zehre dönüyor.

…ve Kazanan

Bunları yazmamın asıl sebebi, beni çok rahatsız eden ve sosyal medyada çokça gözüme çarpan, Türkiye´nin iyi üniversitelerinden mezun olanların bile yurt dışına çıkıp kötü işlerde çalıştıkları, diplomalarının denkliğinin olmadığı, ikinci sınıf insan muamelesi gördükleri vb yazılar ve söylemler. Ayrıca ülkemizde isim yapmış bir profesör bile aynı hataya düşerek buna benzer bir kaç söylemde bulundu.

Beni bir danışman olarak düşünmeyin ancak bu tarz söylemlerin cesaretinizi kırmasına izin vermeyin. Diplomalarınız da, geçmiş iş tecrübeleriniz de, dünyanın her ülkesini bilemem ama, İngiltere´de geçerli ve sizinle beraberler. Tabi ki doktor, hukukçu vb bölümlerden mezun iseniz gittiğiniz ülkelerde ek eğitimlere tabi olabilirsiniz. Ben işletme mezunuyum, diploma soran bile olmadı.

Canım Türkiye’min çalışma ortamını biraz yermiş gibi oldum ama hayatımın iş ile ilgili olan kısmında kendime İngiltere’de çalışmak mı Türkiye´de çalışmak mı diye sorduğumda cevabım İngiltere. Beni İngiltere sevdalısı olarak düşünmeyin ancak burada ki çalışma hayatıyla Türkiye’de ki çalışma hayatını karşılaştırdığınızda Türkiye´de birbirimizden nefret ettiğimiz sonucu çıkıyor. Türkiye’de çalışmak eminim dünyanın pek çok ülkesinde çalışmaktan iyidir ancak İngiltere o ülkeler sınıfında değil ne yazık ki. Umalım ki zaman lehimize işler, gelecekte bir gün Avrupa insanının çalışma şartlarından daha da iyisine ulaşabiliriz.

Yorumsuz geçmeyin...

4 yorum “İngiltere’de Çalışmak vs Türkiye´de Çalışmak”