Amatör Göçmenin Tecrübe Torbası

Türkçe Konuşmayı Unutmak: İngiltere’de Yaşamanın Kötü Bir Şakası mı?

Türkçe konuşmayı unutmak veya becerememek ölsem aklıma gelmeyecek bir olaydı halbuki. Instagram üzerinden bir kaç kişiyle yazışırken saçmaladığımı fark edince, bir nevi özür dilemek için, böyle bir yazı yazmaya karar verdim ki mesajlarınıza tuhaf tuhaf cevaplar alırsanız mazur görün. Gerçi yazmamda bir sorun yok sanırım. Anlıyorsunuz beni, değil mi?

Ben İstanbul’da doğdum, ilk 22 senem doğduğum yerde geçti, daha sonra 32 yaşına kadar çeşitli büyük şehirlerde yaşadım. Ortaokuldan bu yana da elimin altında her daim dünya klasiklerinden, felsefeden, sosyolojiden bir kitap bulunur. Beni Aziz Nesin gibi konuşan biri olarak hayal etmeyin tabi ki ama yalanda söylemeyeceğim, argo, küfür kullanmayan biri olarak Türkçe’m ile gizli gizli gurur duyardım. Ta ki ada da üç yıl geçirene kadar.

Güncel Durum

Manchester’da, senede iki üç kez buluşup, Türkçemi test ettiğim bir arkadaşım var. Gerçi onunla buluştuğumda da üçüncü biradan sonra ne söylendiğinin pek bir önemi kalmadığı için Türkçe konusunda hiç sorun yaşamadım. Sanırım… Belki de anlıyor numarası yapıp kafa sallıyor, bilmiyorum. Eşimle ise kendi aramızda oluşturduğumuz %82’si İngilizce, %12’si İspanyolca, %6’sı (sayıları küsuratlı verdim ki inandırıcı olsun ) Türkçe kelimelerden oluşan bir dilimiz var. İlaveten haftada 1-2 kere Whatsapp üzerinden ailemle görüşüyorum. Bunlar dışında, Ekşi Sözlük’e yazmak hariç, üç senedir Türkçe ile ilgili bir bağım pek yok. Yakın çevremde İspanyol, İngiliz, İtalyan ve numunelik bir Polonyalı dışında kimse yok.

Bisiklete binmeyi öğrendiyseniz asla unutmazsınız derler. Ben anadil mevzusunu da bisiklete binmek (gerçi o konuda da pek iyi değildim, son ezdiğim teyzenin çığlıkları hala kulağımda) gibi sanırdım. Yanıldığımı, adada geçirdiğim birinci yılın sonunda, bir Türk marketine gitmemle anladım ve Türkçe konuşmayı unutmak olgusuyla tanıştım.

Türkçe Denemeleri

İki sene önce Rusholme’da bir Türk marketi olduğunu öğrenmemle geceleri rakı rakı diyerek ağlamaya başladım. Yardım çığlıklarıma dayanamayan eşim Türk marketine gitmemizi kabul etti. Marketin alkollü içecekler reyonunda ürün fiyatları yazmadığını fark edince Türkçeyi çok seven eşim, sevinçle, fiyatları sormam ve Türkçe konuşmam için dürtmeye başladı. Türkçe konusunda en az 32 yıllık tecrübenin verdiği öz güvenle reyon görevlisinin yanına gittim ve 30 saniye boyunca durmadan konuştum. Ağzımdan “şey” dışında bir kelime çıkmadı ve 30 saniyenin sonunda reyon görevlisinin “Ağabey sen nerelisin?” sorusuyla ve eşimin hayal kırıklığı okunan yüzüyle karşılaştım. Konuşmanın kalan kısmı utançtan kızaran kırmızı suratımla İngilizce olarak devam etti.

İkinci imtihan ise yine Rusholme’da bulunan Sultan Ahmet Köftecisinde gerçekleşti. Köfte siparişini İngilizce olarak verdikten sonra Türk olduğumu anlayan garson kızcağız Türk olup olmadığımı sordu. Evet cevabını takiben siparişin içeceklere ait olan kısmı Türkçe devam etmeye çalıştı. Benim Türkçe konuşmaya hazırlandığımı fark eden eşim gerildi, o gerilince bende gerildim. Tek söylemem gereken “iki ayran lütfen” iken, ben yine seksi Türkçe’m ile, bol bol şey diyerek, dağlardan taşlardan bahsetmeye başladım. Sizin için ayran siparişi vermek kolay olabilir ama benim için öyle olmadı. Köftede, ayranda çok güzeldi. Denemenizi öneririm.

Türkçe Konuşmayı Unutmak
Ayran siparişi vermek bu kadar zor olmamalıydı sanki.

Manchester Sultan Ahmet Köftecisi
Rusholme sevdiğimiz bir bölge olmasa bile kimi restoranlara gitmekten vazgeçemiyoruz. Sultan Ahmet Köftecisi de bunlardan birisi.

Üçüncü olay Türkçe konuşmayı unutmak ile Türkçe’yi pek bilmemek olgularının çarpışmasında ortaya çıktı. Çalıştığım şirket Londra ofisine bir Türk işe aldı, İlhan adında. İlhan burada doğup büyümüş. Türkçesi pek yok ama anlaşmaya yeterli. Beni pratik yapabileceği biri olarak görme hatasına düşüp telefona sarılınca, nasılsın yerine nazırsın, Çanakkale yerine kestane, dizel yerine deniz gibi çok yanlış kelimeler duydu benden ve henüz ilk konuşmamızda iletişimimizin İngilizce üzerinden devam etmesi gerektiğini anladı. Çocuk benim yüzümden elde avuçta olan Türkçe’sini de unutacak.

Eylem Planı

Eğer birisi bana üç yılda Türkçe konuşmayı unutmaya başladım deseydi inanmaz, ve herifi aptallıkla suçlardım. Tam süzme salak olduğumu düşünmeye başlamışken yazın ki İspanya seyahatinde eşimin kimi İspanyolca kelimeleri hatırlayamaması, arkadaşlarından çok tuhaf İspanyolca konuştuğunu duyması ve yurt dışında yaşamakta olan bir kaç Ekşi Sözlük yazarının da aynı dertle boğuştuğunu öğrenmek içime su serpti. Cidden sokakta yürürken birisi Türkçe bir şey soracak diye ödüm kopuyor.

O yüzden olur da benden tuhaf şeyler duyarsanız mazur görün lütfen. İyi ,güzel, bir şekilde bu yazıyı okudunuz. Peki bu bilgiler ile hayatınızı nasıl değiştireceksiniz? Yanınızda kitap getirmeniz gerektiğini öğrenerek tabi ki. Ben ise bizi ziyarete gelecek olan anneme bol bol Yaşar Kemal siparişi verdim. Türkçe konuşmayı unutmak herhalde geçicidir, değil mi?

Yorumsuz geçmeyin...