York gibi bir şehre bu kadar yakın mesafede yaşayıp da bir York gezisi yapmamak eksiklik olurdu. Biz de bir hafta sonu ne yapacağımızı düşünürken, İspanyol komşularımızın tavsiyesine uyup York tren biletlerimizi aldık.
Şehrin tarihine baktığında şanssızlıklar ile dolu olduğunu göreceksiniz. Haritaya baktığınızda pek de etliye sütlüye karışmamış olacağını düşüneceğiniz bu küçümen şehir, zamanında, Romalılar, Normanlar, Vikingler tarafından işgal edilmiş olması yetmiyormuş gibi üstüne bir de Almanlar tarafından bombalanmış. Kimi kaynaklara göre New York´a ismini veren bu şehre, Vikingler Jorvik demişler ve zaman içinde şehrin ismi, insanı nasıl olduğuna hayret ettirerek, York´a evrilmiş.
“Mak all t’railways cum to York”
George Hudson
National Railway Museum
Kuzey Britanya´ya demiryollarının örülmeye başladığı dönemlerde George Hudson´un girişimleri sayesinde şehir demir yolu ulaşımının merkezlerinden biri haline gelmiş. Yani demiryolları York tarihinde Vikingler kadar önemli bir role sahip.
Manchester´dan bir buçuk saat süren tren yolculuğu sonrasında York gezisine, hemen tren istasyonunun yanına konuşlanmış olan National Railway Museum´u ziyaret ederek başladık. Bu şirin müze ücretsiz. İçeride gerek lokomotifler ile olsun, gerek eskiden kalma istasyon tabelalarıyla olsun, insanı etkileyen bir ortam yaratılmış.
Trenlerin içerisinde ki koltukları, çevreye serpiştirilmiş eski bavulları gördüğünüzde kendinizi eski zamanlara gidip istasyonda tren vaktini bekleyen yolcuları hayal ederken bulacaksınız. Çok sevimli bir kafeteryası da olan bu müzeye bir saatinizi ayırıp uğramanızı öneririm. Üzerinde Avustralya yazan bavulları gördükten sonra uçakların hayatlarımızı nasıl da mahvettiklerini belki anlarsınız.
York Surları ve The Shambles
York surlarında bakına bakına yürümek, benim görüşüm, bu şehirde yapılacak en güzel aktivite. Hele bir de hava şartları yanınızdaysa… Şehir surları korunma amacıyla, gittikleri her yere sur ören Romalılar tarafından yapılmış. Surların bar diye adlandırılan dört adet kapısı bulunuyor. Hep orta çağ ile ilgili filmlerde gördüğümüz gibi, eski zamanlarda şehre girişi kısıtlamak, kontrol altında tutmak, ve savaş zamanı savunma amacıyla kullanılmışlar.
Kimi noktaları çok güzel York Minster manzarası sunan surlarda ki yürüyüşünüze bira arası vermek isterseniz, en yakın merdivenden şehre inip kendi birasını üreten bir puba girebilirsiniz. York kendi ürünlerini satan publar konusunda oldukça zengin. Şahsen ömrü hayatımda içtiğim en kötü IPA´yi burada tattım. Ancak denemelere olan saygımdan dolayı şikayet etmiyorum.
The Shambles, York´ta bulunan ortaçağda kasapların ve kesimhanelerin bulunduğu bir caddeymiş. The Shambles Wikipedia´ya göre aslen, binaların birbirine çok yakın oluşu güneşi kesecek ve etin bozulmasını geciktirecek mantığıyla oluşturulmuş eski bir et marketi. Her ne kadar artık kasaplar kaybolmuş olsada, sokak neredeyse olduğu gibi korunmuş, sizlere de orada yürüyüp eski zamanları hayal etmek kalmış. Buraya kadar gelmişseniz mutlaka uğramanızı öneririm.
Nedenini bilmesem de York oldukça meşhur bir Harry Potter mağazasına da ev sahipliği yapıyor. Anladığım kadarıyla Christmas süslemeleri satan mağazalar da oldukça meşhur. Ayrıca bu mağazalar tanesine en az 100 Pound ödeyerek sahip olabileceğiniz dünyaca ünlü Charlie Bears da satıyorlar. Şans ayağınıza geldi.
York Minster ve Clifford´s Tower
Avrupa´nın en büyük gotik katedrallerinden birisi York Katedralidir. York´un en güzel şehir manzarası sunan noktası olduğunu duymuştum. Giriş ücretinin 10 Pound kadar diye biliyorum. Pek katedral meraklısı olmadığımız için içine girmedik. Çevresinde bir tur atmakla yetindik.
York´un bir diğer güzel şehir manzarası sunan noktası ise Clifford´s Tower. Bu kule York Kale´sinden kalan en büyük parçaymış. Tüm orta çağ Avrupası gibi hüzünlü, karanlık bir geçmişi var. İç savaşta oynadığı rol mu dersin, Yahudi katliamı mi dersin, seç beğen al. Okuyun, okuyun ki içiniz kararsın. Giriş ücretli.
Tüm bunlara ek olarak vikinglere merakınız var ise Jorvik Viking Center´i ziyaret edebilirsiniz. Güzel bir müzeye sahip olmasının yanında mini bir tren turuna da sahip. Özellikle çocuklu ailelerin dikkatini çekecektir. Yazıya son vermeden önce York gezisi sırasında kanallarda kendi botunuzu kiralayabileceğinizi de belirteyim.
Eve Dönüşte Hissedilenler
Herkes için öyle mi bilmiyorum ama, ne zaman bir geziyi tamamlasam, gezinin iyi yada kötü olduğunu, bende bıraktığı izlenimleri eve dönüş yolunda ne hissettiğime göre yargılarım. York, gerçekten başarılı bir şekilde korunmuş bir orta çağ kenti görünümünde. Açık konuşmak gerekirse York´u görmek için başka bir ülkeden Birleşik Krallik´a yolculuk yapmazdım. Gerçi eski yazılarımı okuyanlar bilirler ki Birleşik Krallik´a turistik gezi yapmazdım. Ancak hali hazırda Birleşik Krallık´ta ikamet ediyorsanız, York, günü birlikte olsa, görülmeyi sonuna kadar hakkeden bir şehir.
Ne William Wallace´nin Braveheart´ta olduğu gibi York´u işgal ettiğine inanın, ne de İngilizlerin York surlarında cesurca İskoçların gelmesini beklediğini zannedin. Umarım York gezisi sizi memnun eder.