Bir önce ki yazımda bahsettiğim gibi, İngiltere’den İspanya’ya arabayla gitmek fikrini bana kabul ettirmek için bir süredir ısrarda bulunan eşim, christmas öncesi cumartesi gecesi yılbaşı ağacının ışıklarına bakarak cavayı fazla kaçırmamı fırsat bilerek bu yolculuğu bana kabul ettirdi. Sabah uyandığımda aklımdan geçen ilk şey “sarhoştum hatırlamıyorum” demek olsa bile artık iş işten geçmişti. Alkol kötü bir şey dostlarım. İçmeyi bilmiyorsanız, içmeyin.
Gözlemlediğim kadarıyla İngiltere’de kimi firmalar Christmas ve yılbaşı tatillerini birbirlerine bağlayarak ofislerini iki hafta süreyle kapatıyorlar. Bu durumda arada ki tatil olmayan günler için çalışanlardan izin kullanmalarını talep ediyorlar. Kimi firmalar ise ofisi sadece tatil olan günlerde kapatıyorlar. Eşimin çalıştığı iş yerinin iki haftalığına kapanacak olması sonucu iki haftayı Manchester’da evde geçirmek istemeyen eşim tatile, evden çalışmakta olan ben ise çalışmaya İspanya’ya yola çıktık.
Geçen yıl ki Christmas yazımı hatırlarsanız, Fransa’da ki grev nedeniyle iptal olan trenler yüzünden, araba kiralayarak, ülkenin batı yakasını boydan boya bir gecede geçmek zorunda kalmıştık. Calais – Hendaya arasında ki on saatlik yolu uykusuz uykusuz, trenlerin iptal olmasından dolayı kendilerini Fransız otobanlarına vurmuş binlerce Avrupalı ile beraber gitmek zorunda kalmak pek hatırlamak istemediğim detaylardır son Christmas’a dair. Böyle olunca İngiltere’den İspanya’ya arabayla gitmek teklifini kısa süreli araba kullanma şartıyla kabul ettim.
Yol Planı
Aldığımız arabalara hep isim koyarız. Türkiye’de ki arabamızın adı Brienne idi. Game of Thrones’tan… Türkiye’den İspanya’ya arabayla gittiğimizde, Yunanistan’a her gidişimizde bizimle bol bol seyahat etti Brienne. Şu an ki arabamızın adı ise My Neighbor Totoro animasyonundan Totoro. Christmas’tan önceki cuma iş çıkışı Totoro’ya atlayarak eşimin Londra’da yaşayan kardeşinin yanında konaklamak üzere yola çıktık.
Birleşik Krallık öyle bir adadır ki, Dover’dan şakır şakır yağmakta olan yağmurun eşlik etmesiyle vapura binip Fransız karasularına ulaştığınız anda, sizi güneş bütün sıcaklığıyla karşılar. Nasıl bir tesadüftür ki üç sefer kullandığım Dover-Calais vapurunda hep aynı sonuçla karşılaştım.
Dover-Calais arası iki saatten az sürüyor. Vapur’da duty free, restoran mevcut. Vapurun İngiltere-Fransa arasında ki uluslararası sular dar olduğundan duty free en fazla yarım saat açık kalıyor. Fiyatlar marketlerden uygun. Restoran fiyatları neredeyse orta halli bir pub ile aynı. Vapurların terası mevcut.
Fransa’ya Eurotunnel ile de geçiş yapabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla daha pahalı.
Henüz Fransa’ya ayak basmadan, vapurun terasında kahve içtiğimiz sırada parlamaya başlayan güneşin şaşkınlığıyla Calais’e vardık. İki saatlik mesafede hava şartlarının bu kadar değişkenlik göstermesi her seferinde beni şaşırtmayı başarıyor. Güneşli, bulutsuz, dört saatlik kolay bir otoban yolculuğu sonrası konaklayacağımız otelin bulunduğu Le Mans şehrine vardık.
Yoldayken eşimin kardeşinin Yunan erkek arkadaşının mesajlarından sınırların covid nedeniyle kapatıldığını öğrendik. Adadan vaktinde kaçmış olduk.
Ertesi gün altı saatlik bir yol sonrası İspanya’nın Irun şehrine ulaştık. Irun, senede en az üç kere yaptığımız trenle İspanya yolculuklarımızın durak noktasıdır. Her yaz ya San Sebastian, ya da Irun’da konaklarız. Irun’u seçtiğimizde ise hep aynı otelde kalırız, Alcazar… Her seferinde elimizde bavullarla vardığımız bu otele bu sefer Totoro’yla girmek hoştu.
Irun 17 dereceydi. Irun’dan Extremadura’ya ise altı buçuk saatlik bir araba yolculuğu sonrası ulaştık. Geleceğimizden habersiz olan eşimin ailesinin sevinci görülmeye değerdi.
Fransa’da Araba Kullanma Yükümlülükleri
Öncelikle bir “GB” yapıştırması almalısınız. Fransa’ya girdiğinizde pek çok İngiliz aracında bu yapıştırmanın olmadığını fark edebilirsiniz ancak bu yapıştırmalar arkanızda ki sürücüleri direksiyonunuzun yanlış tarafta olduğu konusunda uyarmak için gerekli. İlk amacınız her zaman ceza yememek değil, kaza yapmamak ve kazaya sebebiyet vermemek olmalı.
Üçgen reflektör ve uyarı ceketi aracınızda bulunmak zorunda. Uyarı ceketini her yolcu için bulundurmak durumundasınız. Bu ceketler muhakkak araç içinde, ulaşılabilir bir noktada olmalı. Bakın araç içinde diyorum, bagaj değil! Bir diğer araçta bulundurmanız gereken şey ise, ne alakaysa, “breathalyser” denilen alkolmetre. Alkolmetre üstünde Fransız sertifika işaretini bulundurmalı. Piyasada sertifikasız alkolmetreler daha ucuza bulunuyor, bunları almayın.
Eğer istikametinizde büyük şehirler varsa aracınıza emisyon yapıştırması almanız gerekebilir.
Araç sigortanızı yaptığınız firmadan alabileceğiniz sigorta sertifikasının çıktısı yanınızda bulunmalı. Yine sigorta firmanızı arayarak yeşil kart talebinde bulunmalısınız. Bu evrak ücretsiz olmasına rağmen yolculuktan bir ay önce talep etmenizi öneririm. Aracınızın V5 kağıtları yanınızda olmalı ayrıca. Zorunlu değil ama, sigortanıza yol yardımı ekletmenizi öneririm, ne olur ne olmaz.
Yapmanız gereken bir diğer tuhaf şey ise, eğer aracınızın far ayarını içeriden değiştiremiyorsanız “headlamp beam deflectors” denen yapıştırmaları alıp farlarınıza yapıştırmak. Aracınızın şoför koltuğu yanlış tarafta olduğu için farlarınız da ona göre dizayn edilmiş. Sağdan direksiyonlu arabayı Avrupa’da kullandığınızda zavallı Avrupalı kardeşlerimizin gözleri kamaşıyormuş. Bu kamaşma kelimesi ise “dazzle”. Bu kelimeyi ben ve İngiliz arkadaşlarım çok sevdik ve aramızda sık sık kullanmaya başladık. “Hey yo, you dazzled?”, “you ok or dazzled?” gibi hemen her gün birbirimize sorduğumuz soruların içinde kullanmaya hatta sırf kelimeyi kullanmak için sorular sormaya başladık.
Yollarda kontrol amaçlı durdurulan görmedim ama risk almamanızı öneririm. Daha detaylı anlatım için bu siteyi inceleyebilirsiniz. Yukarıda yazdığım herşeyi Halfords’tan aldık. Toplam 20 pound bile tutmuyor.
Yollar: Fransa, İspanya, İngiltere Otobanları
Fransa
Anlam veremediğim bir sebeple ülkemizde, forumlarda, ekşide Fransızlar alay konusu ola gelmiştir. Napolyon’un başarısızlıkları, savaşta çok kısa sürede Almanya’ya teslim olmaları üzerinden Fransızlarla bol keseden dalga geçilir. Sonuca bakarsak, tarih boyunca Birleşik Krallık, Almanya, Rusya, İspanya gibi devlerle mücadele etmiş ve sonunda dünyanın en değerli toprak parçası olan Avrupa’da, Fransız Rivierası, Biarritz- St Jean De Luz gibi en güzel toprakları elinde tutmayı başarmış, bilim ve teknikte dünyaya yön vererek devasa firmalar çıkarmış, büyük düşünürler, bilim adamları, sanatçılar yetiştirmiş, muhteşem bir millet ve halkına oldukça iyi bir şekilde bakan muazzam bir devlet görürüz.
Ayrıca neredeyse hayatımın on gününü, büyük kısmı Paris olarak, Fransa’da geçirmek zorunda kalmama rağmen ne Louvre Müzesine gittim, ne Eyfel Kulesini gördüm. Özellikle dünya klasiklerine olan düşkünlüğüme rağmen Fransız yazarları da sevmem, Fransız filozoflarını da sevmem, konuştukları dili de, yemek kültürlerini de, hatta ve hatta Fransız şaraplarını bile sevmem. Kısaca Fransa’ya ait, kruvasan dışında, hiç bir şeyi sevmem. Ek olarak Jerez üretimi brendi Fransız konyaklarından da daha iyidir. Ama bunların hiçbiri Fransızları takdir etmeme engel değil.
İlk paragrafta yazdıklarıma dönersem, Fransız otobanlarının en ince detayına kadar hesaplanarak oluşturulduğunu anlamışsınızdır. Otobanlarda ki tabelalar, kurallar, benzin istasyonları, duraklama yerleri vb her şey detaylıca hesaplanmış. Bu hesapların sizlere dönüşü ise Euro cinsinden. Fransız otobanları insanın sinirini bozacak kadar pahalı. Calais’ten çıkıp Hendaya’ya gidiyorsanız cebinizden 110 Euro çıkacaktır. Bulunduğunuz otoban parçacığı kısaysa otoban çıkışında ücret direkt olarak talep edilirken, uzun otoban parçalarının girişinde size bir bilet veriliyor, çıkışta ödüyorsunuz.
Yol kenarlarında ki duraklama noktaları ve benzin istasyonlarında restorandan ziyade kafeteryalar bulunuyor. Kahve makineleri kaliteli, baget sandiviçler muhteşem. Bir kafe zinciri olan Paul’a denk gelirseniz kruvasan yemenizi öneririm.
Fransız otobanlarında hız sınırı 130 km/s. Calais – Le Mans arasında yollar bomboş. Yoğunluk Bordeaux yoluna girdiğinizde başlıyor. Sürücülerin kaliteli olması yolların kaliteli olmasından çok daha önemlidir. Fransız otobanlarında kurallara uymayan kimseyi görmedim. Sürücüler gayet iyi.
İspanya
İleride yaşamayı düşündüğüm ülke için kötü bir şey söyleyecek değilim. Fransa’dan kurtulup İspanya’ya her vardığımda üstüme bir rahatlama gelir, yüzüme bir gülümseme oturur. İspanya otobanları şaşırtıcı seviyede iyi. Yollarda kaliteli malzeme kullanıldığı belli. Ancak sürücüyü bilgilendiren tabelalar Fransa’ya kıyasla yetersiz.
İspanya’da yol kenarlarında fast food değil, butik restoranlar bulunuyor. Her araba yolculuğunda her birinde durup kahve, araba kullanmıyorsanız da bira içmenizi öneririm.
İspanya’da hız limiti 120 km/s. İki ülkenin de yollarında bol bol vakit geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki İspanyollar da en az Fransızlar kadar iyi sürücüler. Ayrıca İspanyol otobanları çok büyük oranda ücretsiz. Ücretli bir otoban bulmak için çaba harcamanız gerekli.
İngiltere
İngiltere’yi hayranlık derecesinde sevmeme rağmen itiraf etmem gerekir ki İngiliz otobanları Avrupa’ya kıyasla kötü. Fransa ve İspanya’da bir süre araba kullanıp İngiltere’ye döndüğünüzde ilk fark etiğiniz şey İngiliz otobanlarının karanlık oluşu. Dover’dan Manchester’a beş saatlik sürüş beni 7-8 saatlik İspanya sürüşleri kadar yormadı.
Diğer bir nokta ise otobanların yoğunluğu. İspanya’da akşam ondan sonra şehirler arası otobanlarda araç görmek çok düşük ihtimalken, İngiltere’de sabahın ikisinde bile otobanlarda bir yoğunluk olabiliyor. Nereye gidiyor bu insanlar anlamıyorum.
Sürücüler ise… Kötü diyemem ama sollama şeridini gereksiz işgal edenler, ilk şerit boşken orta şeritte araba kullananlar gözünüze Avrupa’da İngiltere’de olduğu kadar çarpmaz. Bu durumdan tanıdığım pek çok İngiliz bile şikayetçidir. Sorunun kaynağı ise bir jenerasyona orta ve sollama şeritlerinin gereksiz yere işgal edilmemesi gerektiğinin öğretilmemiş olması. Yani pek çok insan böyle bir kuraldan habersiz.
Otobanların geneli ücretsiz. Sürücüyü bilgilendiren tabelalar konusunda ise İngiltere, bence, en az Fransa kadar iyi.
İngiltere’de hız limiti 70 mil/s (113 km/s). Ama yine de sanki daha hızlı sürüyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz otobanların yapısı yüzünden.
İngiliz otobanlarının bir diğer sevmediğim noktası ise duraklama noktaları/benzin istasyonları. Özellikle İspanya’da, duraklama noktalarında butik restoranlar, kafeteryalar mevcutken, İngiltere otoban kenarları fast food zincirlerine emanet edilmiş.
Avrupa’da Sağdan Direksiyonlu Araba Kullanmak
Daha önce Türkiye’den İspanya’ya, İspanya’dan İtalya’ya araba yolculuğu yaptığımdan uzun yola alışık olmama rağmen İngiltere’den İspanya’ya arabayla gitmek konusunda beni en çok endişelendiren nokta, bu yolu direksiyonu yanlış tarafta olan bir araba ile alacak olmaktı. Ancak endişelerimin aksine, bir kaç küçük nokta dışında inanın pek bir farkı yok. Yani sizi ters tarafta araba kullanacak olmak endişelendirmesin, kulağa geldiği kadar kötü değil.
Şehir içlerinde ve döner kavşaklarda normalden daha dikkatli olmak zorundasınız. Çift şeritli yollarda ise görüş açınız biraz dar ama yeterli. O yüzden eğer karşıdan araç gelmediğine emin olmadığınız sürece sollama yapmamanızı öneririm. Otobanlarda ise, sağ ayna yerine sol aynayı kullanmak dışında, neredeyse hiç fark yok.
Tek başına seyahat edecekler için can sıkıcı olabilecek diğer nokta ise direksiyonunuz yanlış tarafta olduğu için otoban gişelerinde ödeme yapmak için aracın sol tarafına uzanmak. Bu durumda aracınızın boyutuna göre araçtan inip sol tarafa geçip ödemeyi yapmaktan başka çareniz yok. Haliyle arkanızda sıra bekleyen araç sürücüleri halinize gülecektir.
İngiltere’den İspanya’ya Arabayla Gitmek Mantıklı Mı?
Değil. İngiltere’den İspanya’ya arabayla gitmek, en azından Fransa’yı geçerek, mantıklı değil. Fransa dev gibi bir ülke, git git bitmiyor. Ek olarak yukarıda bahsettiğim gibi gidiş gelişte sadece otobanlara vereceğiniz ücret 220 Euro civarına denk gelecektir. Eğer otobana girmemek, tali yolları kullanmak gibi bir niyetiniz varsa, Fransa’nın dünyanın en çok döner kavşak bulunduran ülkelerinden birisi olduğunu hatırlatırım.
2015 yılında İspanya’dan Sicilya’ya arabayla gittiğimiz sırada rivierada otoban yerine tali yollara girmiştik ücret ödemekten bunaldığımız için. Her elli metrede bir döner kavşakla karşılaşıp, dönmekten başımız dönünce otobana zor atmıştık kendimizi. Tali yolları deneyip denememek size kalmış ama ben olsam bulaşmaz, seve seve öderdim.
İngiltere’ye ilk taşındığım zamanlarda “Avoid France” adında bir internet sayfası bile vardı. Sayfada Fransa’ya girmeden diğer ülkelere nasıl gidileceği anlatılıyordu. Düşünün yani böyle bir sayfa vardı.
Yolun sonu benim için yine çalışmaya çıkmış olsa bile, bu yolu arabayla gittiğime pişman değilim. O yüzden bir kereye mahsus, araba kullanmayı sevenlere tavsiye ediyorum.