İngiltere´de yaşamanın bana batan yönleri hakkında konuşmaya başlamadan önce bazı düşüncelerimi belirtmem gerekli. Öncelikle kendimle gurur duyduğum çok az nokta olsa bile bu noktalardan birisi kendimi bildim bileli insanların yaşam tarzına, inançlarına, düşüncelerine saygı beslememdir ve bu konulara karışmak bir yana hakkında yorum dahi yapmamamdır herhalde. İnsan patates cipsine de tapsa, sokakta çıplak da dolaşsa, çevreye zararı dokunmuyorsa umurumda olmaz. Daha çok ne kadar kitap okuduğu, ne bildiği, bildiklerini nereden öğrendiğiyle ilgilenirim.
Özellikle burada yazdığım konuda şunu da söylemem gerekir, bu güzel ülke İngilizlerin, İrlandalıların, İskoçların (bir de Galler diye acayip bir yer var) ülkesi, istedikleri gibi istedikleri şekilde yaşarlar ve biz misafirler olarak onların kurallarına, kanunlarına uymak durumundayız. Uymuyorsak pekala gidebiliriz, kural kanun tanımayanlara da kimsenin gitme diyeceğini sanmam.
Ancak burada ki yaşam biçiminde kimi noktalar var ki karşıt sistemi kullanan biz Türkler ve Avrupalılar neden diye sormadan edemiyorlar. Yukarıda yaptığım iğneyi kendime gösterme işleminden sonra önceden hazırladığım çuvaldızı İngiliz yaşam biçimine saplayabilirim artık.
İki Başlı Musluklar
İngiltere´ye geldiğinizde dikkatinizi ilk çekecek şeylerden birisi kimi lavabolarda sıcak ve soğuk olmak üzere iki adet musluk olması olacaktır. İki musluğu ilk gördüğüm zaman bulunduğum mekanın bir şakası olduğunu düşünmüştüm. Ancak daha sonra ev ararken baktığımız pek çok evin lavabosunda iki adet musluk gördüm. Alın size İngiltere´de yaşamanın bir hediyesi.
İki musluklu hayatın mantıklı bir açıklamasını bulmak için araştırma da yaptım, İngiliz arkadaşlarıma da danıştım ancak bulamadım. Tek ulaşabildiğim mantıklı bilgi eskiden musluğa verilen suyun sıcak ve soğuk olmak üzere iki ayrı noktadan dağıtıldığı ve sıcak suyun içme suyu olmadığı oldu. Pek çok evde yeni sistem tesisat ile tek musluk kullanılsa da, artık teknolojik ilerlemelerin İngiliz tesisatçıların bir kulağından girip ötekinden çıkması mı dersiniz, İngiliz inatçılığı mı dersiniz, adamların geleneklerine bağlılığı mı dersiniz bilemem ancak halen iki musluklu lavabolar yaygın. Üstelik kimi lavaboların ayarı o kadar kötü ki, sıcak musluk kaynar su akıtırken soğuk musluk buz damlatıyor. Allah akıl fikir versin, şu dünya ne zaman Almanları örnek alacak?
Halı Döşeme Banyolar
Halıdan oldum olası hazzetmemişimdir. Bir kere halı ne kadar temiz olursa olsun bakteri yuvasıdır. Ne yazık ki soğuk iklimde yaşıyorsanız evin ısınmasında rol oynadığı için halılara mahkumsunuz. İngiltere´de ise, Amerikan adeti midir bilmiyorum, kimi evlerin tuvaletleri bile halı kaplama. Ne kadar dikkat edilirse edilsin o halı ıslanacak, zamanla da koku yaymaya başlayacaktır. Beğendiğimiz bir evin sahibiyle görüşürken banyolarda halı istemediğimizi söylemiştik. Ancak o zaman iki banyo için halıyı kaldırıp lamine döşemenin 600 Pound gibi bir yükü olacağını öğrendik. Beni duş alırken kendisiyle beraber komple banyoyu da yıkayan, sağa sola filler gibi su sıçratan bir adam olarak düşünmeyin. Biraz sakarım o kadar.
Banyolarda Elektrik Prizi Olmayışı
İngiltere’de yaşadığım iki yıllık süre içinde bulunduğum hiç bir evin banyosunda ve otel odaları banyolarında elektrik soketi görmedim. Bildiğim kadarıyla yasalar gereği yalnızca düşük voltajlı prizler banyolarda kullanılabiliyor. Bu prizler ile ise yalnızca tıraş makineleri çalışıyor. Bu demek oluyor ki saçınızı salonda ya da yatak odasında kurutacaksınız, diş fırçanızı da saçınızı kurutuğunuz yerde şarj edeceksiniz. Bu durum kadınlar için daha zor tabi ki.
Anlayacağınız üzere paso yağmur yağdığından mıdır bilemem, elektrik konusunda biraz pimpirikliler ya da ben yaşlanmaya başladım ve her şeyi yağmura bağlıyorum.
Evininizin İçinde Hatanızı Kollayan Alarmlar
İngiltere´de yaşamanın en uyuz tarafı. Evimde kahpe düşman tarafından sokulmuş gibi, beni tepelemek için zayıf anımı kollayan bir yangın alarmı olmasından nefret ediyorum. Yasalar gereği evinizde yangın alarmı bulundurmak zorundasınız. Sigara içiyorsanız işiniz yaş, kimi alarmlar hedef şaşırmıyorlar. Sigara içmiyorsanız içenler için oh olsun dediğinizi duyar gibiyim ancak çok sevinmemenizi öneririm. Yüksek seviyede buhar dahi alarmları harekete geçirmeye yeterli ve burada kimi dairelerde davlumbaz yok. Hangi akılla davlumbaz olmayan evlere alarm yerleştiriliyor bilmiyorum. Sabahın köründe ya da gecenin bir yarısında karnı acıktığından yemek yapan komşunuz yüzünden kendinizi dışarı atmak zorunda kalabilirsiniz.
Alarmların ses seviyesi o kadar yüksek ki, eski bir ağır sanayi çalışanı ve eski bir metal müzik dinleyicisi olan (eskiyim) ben bile kulaklarım kapalı bir halde kendimi dışarıya atmak zorunda kaldım bir kaç sefer. Hayatımda böyle bir sese maruz kalmadım. Ses seviyesi o kadar yüksek ki otuz metre ötedeki bir binanın alarmı çığırmaya başladığı an, bir pazar sabahı sizi yatağınızdan kaldırabilir.
Yanlış alarmı susturmak ise başka bir konu. Yangın alarmı kontrol paneli binaların koridorlarına yerleştirilmiş ve görünüm itibariyle bir tayyarenin kontrol panelinden farksız. Ses seviyesinden saçlarınız dikilmiş, gözleriniz fal taşı gibi açılmış bir halde kontrol panelini anlamaya çalışırken hüngür hüngür ağlayabilirsiniz.
İşin garip tarafı ise bütün bu alarmlara rağmen Türkiye’de görmediğim kadar itfaiye aracı gördüm burada. Anladım ki ne yaparsan yap şaşkın İngiliz bir yolunu bulur ve orayı yakar.
Yan Öğün Olarak Cips
İngiltere´de yaşamanın bir diğer abes noktasi… İngiltere´de pek çok fast-food restoranında hatta kimi publarda yan öğün olarak küçük paketlerde cips veriliyor. İnsanlar hamburgerin, sandviçin yanına bildiğiniz cipsi açıp yiyorlar. Bu durum bana saçma sapan bir Amerikan kültürü dayatması gibi geliyor. Öğle yemeğinde hamburgerin yanında cips yedikten sonra üstüne kola içiliyor ve sonra bilmem nerem neden büyüdü? Obezite ve kötü kolesterol İngiltere´de de diğer her İngilizce konuşulan memlekette olduğu gibi yaygın. Dil ile arasında bir ilişki var mı bilmiyorum ama hamur işini bol tüketen İtalya´da obezite İngilizce konuşulan ülkelere kıyasla çok düşük.
Ne çocuklarınıza, ne sevdiklerinize cips yedirmenizi öneririm ancak Walkers´ın Sensational cipsini bulursanız gizli gizli yiyin, öyle cips görmedim.
İmparatorluk ve Metrik Ölçü Birimlerinin Karman Çorman Kullanımı
Açıkça söyleyebilirim ki eğer yaptığınız iş ölçüler ile ilgiliyse Birleşik Krallık halkının size muhteşem bir sürprizi var. İngiltere´de eşimin işinden gözlemlediğim, çevremden duyduğum kadarıyla ölçü birimleri konusunda dramatik bir kaos yaşanıyor. Yaygın ölçü birimleri inch, lenght, gauge, feet, milimetre, metre diyebiliriz ancak hangi ölçü biriminin nerede, hangi materyal için kullanılacağına dair bir toplumsal uzlaşma yok. Kimi zaman imparatorluk ölçü birimleri, kimi zaman metrik ölçü birimleri kullanılıyor. İşiniz ölçüler ile ise hepsini öğrenin derim.
Pound ve kilogram toplumun çeşitli kademelerinde kullanılan en yaygın ağırlık ölçüleri olması bir yana, kullanılan bir diğer ağırlık ölçüsü ise taş. Bir İngiliz’e ağırlığını sorduğunuzda size ciddi ciddi taş cinsinden cevap verebilir. Artık ilk başlarda nasıl soylu bir taşı tarttıysa Kraliyet, 1 taş 6.3 kg olarak belirlenmiş, kendi ağırlığınızı taş cinsinden hesaplayabilirsiniz. Keşke biz de Türkiye’de hayvan cinsinden hesaplasaydık. Ben bir koyun 3 tavuk ağırlığındayım diyebilseydik, nasıl olurdu?
Yukarıda yazdığım başlıklar İngiltere´de yaşamanın 2 yıllık süre içinde bana acayip gelen durumlar. Belki siz bunları önemsemezsiniz hatta belki doğru uygulamalar olduklarını düşünüp haşmetli anlatıcınızı absürt olmakla itham edebilirsiniz. Tekrar etmem gerekli ki Birleşik Krallık, yaşamak için, güzel bir ülke. Yinede itiraf etmeliyim ki, olur da ev alırsam, ilk yapacağım iş banyosuna elektrik hattı çekmek olacaktır.
Umarım absürtlükler hayatınızı renklendirir.
2 yorum “İngiltere´de Yaşamanın Hayatınıza Katacağı Muhtemel Absürtlükler”
Sadece 3 aydır burdayım, ama çok halimden anlayan bir yazı olmuş, iyi geldi😁. Halı döşeme banyoya henüz rastlamadım ama…bir de internet alışverişlerinin genelinde mağazalara göre daha pahalı oluşu var, anlamadık anlamayacağız.
Merhaba, umarım hiç rastlamazsınız.