İngiltere’de korona günleri çok değerli başbakanımız (PM) sürü bağışıklığı gibi çok şahane bir fikirle çıkageldiğinde başladı. Neyse ki Avrupa ve İngiliz basınının “saçmalama Boris” tepkisi üzerine PM bir U dönüşü yaparak konunun ciddiyetine daha uygun bir eylem planı ile ortaya çıktı. Zaten sonunda kendisi de virüsü kaptı.
Birleşik Krallık’ta panik, virüsten en çok etkilenen Avrupa ülkeleri olan İtalya ve İspanya’nın, aslında Birleşik Krallık’tan daha kötü sağlık sistemlerine sahip olmamalarına rağmen geldikleri durum ortaya çıktığında başladı. Virüsün en kötü etkilerinden birinin sağlık sistemlerini çökertmesi olunca, bizim sağlık sistemimizin yetersizliği de herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğundan korona ile mücadelede ortaya atılan ilk slogan “Evde Kal, NHS’yi Koru” ( Stay Home, Protect NHS) oldu.
Alınan Önlemler
Ne yazık ki Birleşik Krallık hükümetleri felaketlere karşı verilen mücadelede pek başarılı bir yönetim sergileyememişler geçmişte. Pek çok kereler felaketlere karşı mücadele gereksiz harcama olarak değerlendirilmiş.
Dünya savaşı sırasında halkın hava saldırılarından korunması için bahçelerine “Andersen Shelter”i denilen metalden barınaklar yapılması önerilmiş. Hava saldırısından korunmak için konserveden barınak? Ek olarak halkın nükleer saldırıdan kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatan bir broşür gönderilmiş. Bu broşürle tahmin edeceğiniz üzere mizahı, özellikle kara mizahı, seven İngiliz halkınca yıllar boyunca dalga geçilmiş. Canınız gülmek istiyorsa ya da kafanıza atom bombası atıldığında ne yapmanız gerektiğini öğrenmek istiyorsanız İnternet’ten bulup bakabilirsiniz.
Birleşik Krallık hükümetlerinin krizle mücadelede ki meşhur başarısızlıkları pek çok TV gösterisine de kaynak oluşturmuş haliyle. İngilizleri diğer milletlerden ayıran en büyük özelliklerden birisi içmeyi bilmemelerinin yanında kendilerine gülmeyi çok iyi başarmaları olabilir. Boris Johnson sürü bağışıklığından bahsetmeye başladığında İngiltere’de korona günlerinin nasıl geçeceği konusunda akıllara yıllar öncesinden kalma Yes Minister dizisi bölümü gelmişti.
Birleşik Krallık her ne kadar dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olsa da, bir Almanya değil. Bu bağlamda ilk alınan önlemler ekonomiyi korumak adına atıldı. Özellikle küçük ölçekli firmaları korumak ve işten çıkarmaları durdurmak adına hükümet, karantina döneminde çalıştırılamayacak çalışanların maaşlarının, 2500 Pound üzerine çıkmamak şartıyla, %80’ini ödemeyi kabul etti. Gerekli açıklamalar hükümetin kendi sayfasında duyuruldu. Bu karar anlayacağınız üzere hem toplumsal morali yükseltti, hem piyasayı rahatlattı.
Karantina kararı duyurulduktan sonra yine hükümletin sitesinde ana hatlarıyla insanların ne yapıp, ne yapamayacağının anlatıldığı bir yazı yayınlandı. Ayrıca bu yazının ana hatlarını anlatan bir broşür hazırlanarak her eve gönderildi. Broşür göndermeden yapamıyorlar.
Yazıya göre evden sağlık nedenleri ve alışveriş için çıkmak uygunken, günlük bir kereye mahsus olmak üzere spor yapmak için dışarı çıkmak serbest bırakıldı. Kurallara uymamanız halinde bir polis tarafından eve yollanabilirsiniz, tutuklanabilirsiniz hatta idari para cezası alabilirsiniz. Okumanızı öneririm.
İngiltere’de Korona Günleri ve Sosyal Yaşam
Pub, bar, restoran, sinema, tiyatro ve stadyumlar gibi insanların bir araya geldiği mekanlar kapandı. İngiliz halkını ise en çok publar ile stadyumların kapanması etkiledi gözlemlediğim kadarıyla. Özellikle benim arkadaş grubumda publarin kapandığını duyduğumuzda kimimizin neredeyse gözleri dolacaktı.
Kısaca sosyal yaşam günlük bir yürüyüşe, spora, veya gerekli olduğunda alışverişe indirgendi. Sosyalleşme ise İnternet aracılığıyla yapılıyor. Herkesin eve tıkılıp kalmasına rağmen İnternet hızında hiç bir değişiklik olmaması beni şaşırtmadı diyemem.
Alışveriş
Karantina henüz başlamadan önce insanlar marketlere saldırarak başta tuvalet kâğıdı olmak üzere el dezenfektanları, un, domates püresi stoklarını bitirmişlerdi. Öyle ki karantina öncesi Aldi’ye gittiğimde ekmek bile bulamamıştım. İkinci alışveriş dalgası ise beni en çok yaralayanı oldu. İnsanlar alkol stoklarına saldırdılar. Marketlerin bira reyonu boşaldı. Neyse ki şu an için öyle bir durum söz konusu değil. Ancak halen domates püresi bulamıyoruz.
Karantinanın başlarında hem Boris’i dinleyerek evden çıkmamak, hem market stoklarına güvenememekten ilk defa market alışverişini Asda’dan çevrim içi yapmaya karar verdik. Yoğunluktan ötürü 4-5 günden erken gönderi tarihi verilemiyordu. Yaklaşık 140 Poundluk bir sepet oluşturup siparişi verdik. Bilmediğimiz şey ise stok durumunun değişken olduğuydu. Yani sipariş verdiğiniz günkü stok değil, gönderinin yapılacağı günkü stok dikkate alınıyor. 140 Poundluk market alışverişimizden elimize yalnızca pırasa ulaştı dersem yalan söylemiş olmam sanırım.
Marketlerde ise çeşitli ürünlerin kişi başı 2-3 taneden fazla alınması yasaklandı. Müşteriler marketlere market içinde belli bir sayıyı aşmamak için sırayla alınmaya başlandı. Marketlerin önünde de fotoğrafta göreceğiniz kuyruklar oluştu. Bence çok güzel bir uygulama. Umarım Türkiye’de de uygulanıyordur.
Ayrıca pek çok markete iki kişinin aynı anda girmesine izin verilmedi. Kimi marketler ise ayrıca yaşlılar, sağlık çalışanları ve kimi kamu görevlileri için özel saatler belirledi.
Evden Çalışmak
Yine Boris’in önerisiyle evden çalışması mümkün olan çalışanlar evden çalışmaya yönlendirildi. Diğer şirketler için bir şey söyleyemem ancak benim çalıştığım şirketin çalışanları hali hazırda ayda en az bir gün evden çalışıyordu. Karantina dönemi için ise şirket her çalışandan şirkete fatura etmek kaydıyla monitör, fare ve klavye sipariş etmelerini istedi. Ayrıca şirketin CEO’su furlough edilen (%80 maaş ile eve gönderilen çalışanların) çalışanların maaşlarının %80’ini değil tamamını almaya devam edeceklerini ve furlough sürecinde olanların çalışmayacağını, haksızlığı önlemek için furlough sisteminin dönüşümlü kullanılacağını, ayrıca, moral olsun diye herhalde, bonusların arttırıldığını belirten bir eposta attı. İnanıyorum ki diğer büyük firmaların yaklaşımı da aynı şekildedir.
Kendim için konuşmam gerekirse evden çalışmaya öyle alıştım ki her şey normale döndüğünde ofise nasıl gideceğim hiç bir fikrim yok. Gerçi görünüşe göre evden çalışmak yavaş yavaş bir şirket normu haline gelecek ve rotasyonlu olarak çalışanlar uzunca bir süre evden çalışmaya devam edecekler.
Korona Etkileri
Çok şükür ki virüsün bana 7-15 Nisan tarihlerinde ki İspanya seyahatimi iptal etmekten başka etkisi olmadı şu an için. Plana göre dün geceyi Paris’te geçirdikten sonra bir kaç gün Extremadura’da evde konaklayıp Granada’ya gidecektik, tren ile tabi. Otel ve flamenko gösterilerinin rezervasyonları yapılmış, Alhambra biletleri alınmıştı. Neyse ki tüm harcamaların geri iadesi sorunsuzca yapıldı. İngiltere’de korona günleri benim için play station, kitap, gitar çemberinde dönüp duruyor.
“Lockdown” süresi halen belirsiz aynen Brexit görüşmelerinin ertelenip ertelenmeyeceği gibi.
Umarım bir an önce her şey normale döner. Ancak o an gelene kadar lütfen:”Stay safe, Stay at home!”