İngiltere’de ki yaşam giderlerimi anlattığım yazı sonrası, itiraf etmem gerekir ki İngiltere’de iş değiştirmek aklımda olmamasına rağmen, harcamalar gözüme batmaya başladı ve kendimi iş ararken buldum. Herhalde harcamaları azaltmanın en iyi yolu girdiyi arttırmaktır, özellikle zevklerinden kısmayı sevmeyen bireyler için.
Kariyer meraklısı biri değilim ama çalıştığım iş, gelecekte ki güneş gören bir ülkeye taşınma planlarımı gerçekleştirmem için gerekli olan tecrübeyi bana vermiyordu, yine de oldukça mutluydum. Rahat, stressiz bir çalışma ortamını ve yardımsever insanları bulunca, üç ay çalışır daha sonra geçmiş tecrübelerime uygun bir iş bulurum diyerek başladığım firmayı bir yılda bırakamadım. Halen arkadaşları arayıp neler yaptıklarını sorarım.
“Hard work never killed anybody, but why take a chance?”
Edgar Bergen
İş Başvuruları
Özgeçmişimi güncelleyerek İngiltere’de iş bulmak ile ilgili yazımda ki yöntemleri izledim. Hali hazırda idare eder bir işim olmasından ve İngiltere´de çalışan insanlar için geçim derdi olmamasından aldığım cesaretle yalnızca Fortune 500 listesinde ki şirketlerin maaşı hoşuma giden ilanlarına başvurmaya başladım. Hatta kimi şirketlerin ilanlarının neyden bahsettiğini bile anlamadan başvurdum. Bir aylık başvuru süreci sonunda da sırasıyla Lüksemburg, Avusturya, İngiltere merkezli olmak üzere Fortune 500 müdavimi üç dev şirket tarafından mülakata davet edildim.
Başvuru sonrası olumsuz cevap e-posta yoluyla size bildiriliyor. Başvurunuz olumlu ise insan kaynakları tarafından aranıyorsunuz ve size bir takım sorular soruluyor, formalite icabı. Soru sorulmadığı da oluyor. Bana başvuru sebebim soruldu bir keresinde.
Mülakatlar
İş mülakatları beni oldum olası germiştir. Durduk yere saçmalamaya başladığım çok mülakat geçti başımdan. Mülakatlarda sorulan sorular ise sıradan, Google aramasıyla ulaşabileceğiniz sorular. Gözlemlediğim kadarıyla ölçülen noktalar tecrübeniz, pozisyon için ne kadar istekli olduğunuz ve firmaya ne kadar sürede uyum sağlayabileceğiniz vb. Girdiğim tüm mülakatlar birbirinin kopyasıydı: Bir masa, başvurulan bölüm yöneticisi, başka bir yönetici ve ben… Genelde konuşmayı diğer yönetici üstlenirken, başvurulan bölümün yöneticisi izlemek ve not almak ile yetindi hep.
İlk mülakatım Lichtenstein merkezli bir firmaylaydı. Mülakat yaklaşık bir saat kadar sürdü ve değerli anlatıcınız, heyecandan olsa gerek, ilk yarım saatte pili biten futbolcular gibi yirminci dakikadan sonra saçmalamaya başladı. Geçmiş tecrübelerimle ilgili konuşurken, dünyanın en büyük armatörlerinden birine ait kırk bin tonluk kuru yük gemisini yakan takımın lideri olmam gibi, yöneticilik kabiliyetlerimle ilgili, küçük, gereksiz ayrıntılardan bile bahsettim. Abuk sabuk laflarımı takiben iki hafta sonra ret cevabı telefonla tarafıma bildirildi. Nereden baksan iyi para veriyorlardı, yazık oldu.
İkinci mülakatım İngiltere ve Kanada merkezli akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın, hiç tecrübem olmamasına rağmen, finans bölümüyle ilgiliydi. Toplam görüşme süremiz içeri girmem, oturup beklemem dahil, yirmi dakika sürdü. Yirmi dakikalık mülakatın çok kısa olmasından ötürü, dışarı çıktığımda bu kadar kısa sürede neyi yanlış yapmayı becerdiğimi düşünerek evin yolunu tuttum. İki hafta sonra olumlu cevap geldi. Yeni dükkânı bulmuş oldum ve 29 Ekim 2018´de yeni işime başladım.
Üçüncü firma ise, benim favorim, Avusturya merkezli kökü 1800´lere dayanan, inşaat malzemeleri üreten bir firmaydı. Bir saatlik çok güzel bir mülakat geçirdim ya da ben öyle olduğunu zannettim. Muhteşem mülakattan ötürü istediğimin iki katı maaşla müdür olarak başlayacağımı ve o kadar parayı nereye koyacağımı düşünürken mülakatın üzerinden 4 ay geçti, başvurduğum pozisyon hala açık, ne arayan var ne soran. Arayıp iyi olup olmadıklarını sorasım geliyor, başlarına bir şey gelmiş olmasından endişeleniyorum.
Mülakat Sonrası
Olumlu sonuçlanan mülakat sonrasında insan kaynaklarından bir çalışan tarafından aranıyorsunuz. Size maaşınız, çalışma şartlarınız, iş tanımınız kabataslak telefonda tekrarlanıyor ve sözlü teklif yapılıyor ve hali hazırda çalışıyor iseniz ihbar sürenize göre işe başlayacağınız tarih belirleniyor. Sözlü teklifi kabul ettiğiniz takdirde e-posta adresinize iş teklifi gönderiliyor. Ne olur ne olmaz, iş teklifiniz size yazılı olarak ulaşana kadar hali hazırda bulunan işinizden istifa etmemenizi öneririm. Kimi firmalar işgüzarlık yapıp iş tekliflerini sözlü olarak yapabilirler. Bu gibi durumlarda yazılı iş teklifi talep etmeniz gayet normal.
İstifa Etmek
Eğer çalıştığınız işte mutlu değilseniz, yöneticinizi sevmiyorsanız istifa etmek çok kolay ve eğlenceli. Ancak benim için hiç öyle değildi. Her ne kadar yeni firmam beni heyecanlandırmayı başarmış olsa da, İngiltere’de iş değiştirmek gayet normal bir durum olsa da, yani anlayışla karşılanacağımı bilmeme rağmen, iş teklifini aldığım gün istifamı verip, ihbar süremi başlatamadım.
İhbar süreleri iş yerinden iş yerine değişmekle beraber bir haftadan üç aya kadar çıkıyor ve, hiç okumadım ama siz okuyun, iş kontratının bir bölümünde belirtiliyor. Benim ilk işimde ihbar sürem bir hafta iken ikinci işimde bir ay olarak yazılı. Kimi firmalar bıraktığınız izlenime göre ihbar süreniz dolmadan ayrılmanıza göz yumabiliyorlar. Başvuru yaptığınız firmalar hali hazırda çalıştığınız firmada ki ihbar sürenizi olumsuz bir kriter olarak görmüyorlar. İngiltere´de iş değiştirmek gayet normal.
İngiltere’de, benim tecrübelerime göre, iş yerlerinde deneme süresi üç ay. Deneme süresi dolmadan önce şirket size bir haftalık ihbar süresi vererek işten çıkarabiliyor ya da siz şirkete bir hafta süre verip işten ayrılabiliyorsunuz. Deneme süresinde çok stres yapmamanızı öneririm. Deneme süresinde işten çıkarılanı görmedim.
Yeni İşin Artıları: Değdi mi bari?
Daha önce söylediğim gibi yeni işim akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın finans bölümünde. Benim gibi finans ile alakası olmayan birini işe almalarından çalışan seçimi konusunda pek başarılı olmadıklarını düşünsem bile, firma içi eğitim gerçekten çok başarılı. Sanırım bunun farkında olduklarından muhasebe-finans ile çok haşır neşir olmayan adaylara da şans veriliyor. Firma ayrıca çalışanlarını şirkette tutmak için maliyeti beş bin pound civarı olan CIMA eğitim masraflarını da karşılıyor.
Yeni iş yerimin en büyük avantajı ise evime yakın oluşu. Bir önceki işimde 40 dakikalık bir tramvay yolculuğuyla iş yerine ulaşırken, yeni işimde yaklaşık yirmi dakikalık kolay bir yürüyüşle iş yerine varıyorum. Havalar güzelleşince bisiklet alacağım, o zaman öğle arasında eve bile gelirim.
Eski iş yerimde yıllık iznim 20 gün iken yeni işimde 25 gün. Bir hafta fazladan kendime vakit ayırabileceğim anlamına geliyor.
Ancak benim yüzümü en çok güldüren nokta ise her cuma akşamüstü mutfak dolabına bira ve şarap bırakılması. Cuma günlerini akşamüstü masamda hangi birayı içeceğimi düşünerek geçiriyorum. Seçenekler arasında Punk Ipa, San Miguel, Hop House, Asahi, Koparberg, Becks bulunuyor. Ofiste bir bira içtikten sonra hafta sonuna başlamak, hatta ofiste içilen bira sonrası soluğu en yakın pubda alıp hafta sonunun gelişini kutlamak bence tecrübe edilmesi gereken bir duygu.
Şu ana kadar ki tek negatif nokta önümüzde ki yıllarda şirketin çalışanlarıyla beraber Kanada´ya taşınma ihtimali. Dükkânın yarısından fazlasını 2017´de Kanadalı bir firmaya satmışlar. Her gün İspanya hayalleri kurup Kanada´ya taşınacak halimiz olmadığından ileride yine iş aramaya başlayacağım sanırım. Bu konuyu da vakti geldiğinde düşünürüz artık.
Kısaca yeni işimin artıları bir öncekine kıyasla oldukça fazla, İngiltere’de iş değiştirmek benim icin olumlu oldu. Benim iş değiştirmek ile ilgili tecrübelerim bu şekilde. İngiltere’de iş değiştirmek ile ilgili başka bir yazı okumak isterseniz benimde takipçisi olduğum çok sayın Emre Bey´in bloguna da göz atmanızı öneririm. Umarım değişiklikler hayatınızı kolaylaştırır ve sizler daha güzel işler bulursunuz.