Eski filmleri yeni nesillere kıyasla daha çok sevmişimdir. Pek çok zaman en beğendiğim filmleri/aktörleri beyaz perde de izleyememek hep içimde kalmıştı. Ne yazık ki James Stewart´ı, Humphrey Bogart´ı, Grace Kelly´i sinema yerine hep TV ya da laptop ekranlarında izledim. Düşünün bir, sinemada koltuklara yayılıp bir şişe şarap ve patlamış mısırla Rear Window´u izlemek güzel olmaz miydi?
Bugünkü giriye konu olan butik sinemanın benzerleri belki Türkiye´de bilmediğim yerlerde mevcut. Var ise ne yazık ki ben duymadım, görmedim. Karşınızda The Savoy Cinema.
“Strange, isn’t it? Each man’s life touches so many other lives. When he isn’t around he leaves an awful hole, doesn’t he?”
Clarence (A 2nd Class Angel)
The Savoy Cinema (Heaton Moor)
Belki size abes gelebilir ama benim için Its a Wonderful Life izlediğim en güzel filmlerden biridir, James Stewart ise en beğendiğim aktörlerdendir. İki hafta önce eşim tesadüfen filmin daha önce duymadığımız The Savoy Sinema´da gösterimde olduğunu öğrenince hemen sinemayı araştırmaya başladık. Cumhuriyetimizle yaşıt olan sinemanın tek perdesi var. Bolca eski filmlerin yanında yeni filmlerin de gösterimi yapılıyor. Ses sistemi ve ekran gayet güzel. Oturma planı da oldukça güzel dizayn edilmiş.
Oturma seçeneklerine ise bayıldık. Bu link ile sinema içinde gezinebilirsiniz. Seçenekleriniz aşağıda ki gibi.
– Standart: Adına takılıp kalmayın, gayet rahat görünen koltuklardı. Bardak, şişe vb koymak için bölümler mevcut. Kişi başı fiyatı 8.5 Pound.
– Luxury Seats: Şans eseri bilet bulabildiğimiz koltuklar. Bardak koyma bölümü bulunan, yastıklı geniş koltuklar. Ayaklarınızı uzatabileceğiniz kadar boşluk bırakılmış. Çok rahat, umarım uykunuz gelmez. Kişi başı fiyatı 10 Pound.
– Sofa for Two: Bilet bulamadığımız koltuklarda diyebiliriz. Film gösterimine bir hafta kala aradığımızda hepsi satılmıştı. Koltukları deneyemedik ama oturan insanların görüntüsünden rahat oldukları anlaşılıyordu. İki kişi fiyatı 20 Pound. İlaveten “Cuddle Seat” denilen sevgililerin sarılıp film izleyebileceği daha küçük koltuklarda mevcut. Ama dediğim gibi bilet için erken davranmak gerek.
Bar
Bar fiyatları ise oldukça cazip. Pek çok ürün neredeyse market fiyatında. Seçeneklerde gayet yeterli. Dondurmadan alkollü içeceklere kadar hemen hemen her şey var. Bir tek Frigo yok. Bu sayfadan fiyat listesine ulaşabilirsiniz. Büyük boy patlamış mısır 3 Pound, büyük boy bira (660 ml) 4.5 Pound, bir şişe Rioja 12 Pound, Prosecco 20 Pound vb. İçeceklerin yanında bardakta veriliyor fotoğrafta göreceğiniz gibi. Biz bu seferlik İtalya seyahatinde tanıştığımız Birra Morretti ve büyük boy patlamış mısır aldık. Bir daha ki sefere güzel bir film denk getirip iki kişilik koltuklarda yer bulabilirsek bir şişe Prosecco alacağız.
Eskiden sinemalar da mola verilirdi, kimileri sigara içmeye koşardı, kimileri lavaboya. Patlamış mısırın önünde uzun kuyruklar oluşurdu, bir telaş ki ara bitmeden her işi halledesin. Hatırlıyorum da aranın gelmesini dört gözle beklerdim belki annem bir frigo daha alır bana diye. Türkiye´de hala var mı bilmiyorum ama ne yazık ki burada ara yok. Yiyecek içeceklerinizi ona göre alın film başlamadan.
The End
Its a Wonderful Life´ı sinemada, özellikle böyle bir sinemada, izlemek benim için çok güzel bir duyguydu. Film bitince insanlar ayağa kalkıp alkışlamaya başladılar sevinç ve saygı içinde. Bütün salon aynı duyguları hissettik. Belki alkışlarımız Donna Reed ve James Stewart´a ulaşmıştır.
Olur da yolunuz, benim için büyülü olan bu atmosfere, düşerse kendinizi koltuklara bırakın ve hayatınıza mola verin, benden size bilet kalırsa tabi ki.
- “Buffalo gals, won’t you come out tonight,
- And dance by the light of the moon?”
- The Pickard Family